Haber
2017-01-18 16:05:59
Genel Başkanımız ALİ YALÇIN dan Sürpriz Ziyaret

Tüm yurtta olduğu gibi ilimizde de Eğitim-Bir-Sen işyeri temsilcilerimize sendikacılık tarihi, algı yönetimi, sendikal kazanımlar vb konularda  eğitimler veriliyor. Bu hafta itibariyle ilçeler ve merkezde 500’e yakın işyeri temsilcimiz bu eğitimleri almış olacak.

Kütahya Öğretmenevinde merkez işyeri temsilcilerimize verilen eğitimin sürpriz bir ziyaretçisi vardı. Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali YALÇIN eğitimi ziyaret ederek, işyeri temsilcilerimize hitap etti.

YALÇIN hitabında;

Allaha Hamd Ediyoruz.

“Değerli Dostlar. Rabb'ime hamd ediyorum, şükrediyorum. Çünkü bariyer ve barikatların önümüzde olduğu dönemlerden,  başkalarına imkanı bize ise engel tanıdığı günlerden sıyrılarak, yoğurularak dolayısıyla bu işin içinden bir hakkın çıkarak Türkiye'nin en büyük Konfederasyonu, en büyük Sendikası olma lütfunu bize bahşettiği için şükrediyoruz. Akif İNAN’ın vefatının 17'nci seneyi devriyesinde geçenlerde onunla ilgili bir VTR hazırlamışlardı. Orada Akif Hoca'nın Ankara Sıhhıye'de otobüsün üzerinde bir konuşması var. Ve bundan 20 yıl önce bu konuşmasında şu cümleyi kuruyor. “Ülkemiz bir berzahtan geçiyor, zor bir sürecin içinden geçiyor, bunları aşacağız. Biz hizmet kollarının tamamında yetkili olacağız ve masaya bütün hizmet kollarının tamamında yetkili olarak oturacağız.”  O günlerde bunları ifade ettiğinde üye sayımız 3000-5000. Ama bugün o İnançla, o kararlılıkla yola çıkıldığı için, niyet hayır olduğu için böyle bir sonuçla ödüllendirilmiş durumdayız. Bugün Türkiye'de 3 milyon 200 bin kamu görevlisi ve 1 milyon 900 bin kamu görevlisi emeklisinin toplamda 5 milyon 10 bin kişinin Kamu Görevlileri Sendikaları Heyet Başkanı olarak masa oturuyoruz. Karşıda kamu işveren heyeti ile bu anlamda toplu sözleşmeyi bütün çalışanlar adına, ister üyemiz olsun, ister olmasın, isterse Kemal Sunal'ın tarifiyle Harranlı olsun hepsi adına sözlü sözleşme yapma yetkisi Memur-Sen olarak bizde. Dolayısıyla bu Memur-Sen için önemli bir lütuf. Geldiğimiz nokta itibariyle önemli bir aşama. Bunun daha ötesine gitmek gerekir. Sendikacılıkta iddialı ve ısrarcı tavrınızı bitirdiğin zaman bu işi bırakmalısınız. Biz ısrarlı ve iddialı olan bir teşkilat olduğumuz için bu güne kadar geldiğiniz mücadelede azminizi kaybetmememiz her geçen gün bayrağı daha ileriye taşıyabilmek için her geçen gün büyüyor Her geçen gün daha ileri doğru yürüyor ve bunu zirveden yeni Ufuklara doğru sloganlaştırarak ifade ediyoruz. Bizim varlığımız özelde üyelerimiz içindir üyelerimizin hak ve menfaatlerini ekonomik durumlarını iyileştirmek için, Dolayısıyla üyenin sorunu bizi ilgilendirir; genelde ülkemiz ve insanlık için. Ülkenin sorunu bizi ilgilendirir, medeniyet coğrafyasının sorunu bizi ilgilendirir. İnsanlık adına dünyanın herhangi bir yerinde bir haksızlık yapılıyorsa orası bizi ilgilendirir.

Ücret Sendikacılığını İçine Alan Hizmet Sendikacılığı Yapıyoruz

Onun için sadece spesifik olarak sadece üyesiyle ücret mücadelesi konusunda kendini anlamlandıran bir sendika şimdiye kadar olmadık, zaten biz bu mevcut yaklaşıma reddiye olarak kurulduk. İlk kurulduğumuzda da ücret sendikacılığını reddettiğimizi; hizmeti hizmet sendikacılığını içine alan ücret sendikacılığını benimsediğimizi ifade ettik. Aldığımız noktadan geldiğimiz noktaya baktığımızda Türkiye'nin en büyük örgütlü yapısı, bir milyon üyesiyle Türkiye’deki emek örgütlenmelerinin en büyüğünü oluşturmuş durumdayız. Bu ülkemize de kazandırdı, üyemize de kazandırdı. İnsanlık adına da yeni bir heyecan oluşturdu. Üyemiz nasıl kazandı. Toplu görüşme dönemi olarak 2010 yılına kadar yürüyen bir süreç var. Toplu görüşme süreci hükümetle karşı karşıya geliyorsunuz, hükümet işveren koltuğunda; Siz karşı da herhangi bir koltukta bir sözleşme yapıyorsunuz ama işinize yaramıyor. Çünkü kanuni olarak bir gücünüz yok. Hükümete mahkumsunuz. Bu düzeni kaldıran yine biz olduk. Biz referandumla bu düzenin kaldırılması ve toplu sözleşme hakkının getirilmesi için uğraşırken birileri de “Hayırda Hayır Vardır” diyerek toplu sözleşmenin karşında durdular. Şimdi de Toplu Sözleşme nimetlerinden yararlanmak istiyorlar. Masanın çarpıklığından yasanın çarpıklığından masada oturarak dışarıda algı pazarlamaya çalışıyorlar. Ama ne teklifleri görüşülüyor ne teklifleri değerlendiriliyor. Masada yancı gibi oturarak dışarıda manipülasyon yapıyor. Bu yasa değişecek. Eninde sonunda bu yasa değişecek. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok. Dünyanın hiçbir yerinde bir sendika Toplu sözleşme yaparken yetkisi olmayan sendikalar masaya oturmaz. Bugün Türk İş bir işyerinde yetkili ise oraya sadece Türk İş ve işveren heyeti oturur. Diğerleri dışarı çıkar. Memnuniyetsizlik varsa diğeri muhalefetini yapar ama onlar otururken diğeri dışarı çıkar. Ama bizde maalesef onlar yasanın çarpıklığı ile masaya oturdular. O düzenek te değişecek. Dolayısıyla Toplu sözleşme hakkını aldıktan sonra kazanımlar üste gelmeye başladı ve total de baktığınız zaman çok ciddi sorunları aştık. Özgürlük noktasında ülkenin dönüşümüne katkıda bulunduk. Düne ait üniversite önlerinde kızlarımızın turnikeleri sıkıştırılmaları, kamusal alan diye bir yalan, 8 yıllık kesintisiz eğitim diye dayatmaları, 28 Şubat'ın artığı uygulamaları, dini eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gibi birçok konu tarihin çöp sepetinde yerini aldı. 12 milyon 300 bin imza gibi bir destanı, bir ay gibi kısa bir sürede, karda kışta kıyamette milletin sokağa çıkmaya imtina ettiği bir dönemde kamyonlarla hükümet önüne yığmak ve dünyada sivil itaatsizlik konusunda bir destan yazma ve peşinden kamuda kadınlar arasında eşitliği sağlamaya yarayacak bir adımın atılmasını sağlamak herkese, her teşkilatta nasip olmaz. Onun için bu teşkilat tarih yazmıştır,  tarihe geçmiştir. Çalışanların açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasından çıktığı, refah sınırında maaş aldığı, ülkenin ekonomisinin de bu anlamda daha iyiye gittiğini de milli gelirin adil paylaşıldığı bir zemini kurgulamak için gayret sarf etmek ve çalışanları refah düzeyinde buluşturmak bizim asıl mücadele alanımız. En son süreçte Memur-sen öncülüğünde 355 kuruluşun bir araya geldiği Türkiye Anayasa Platformu diye bir çıkışla Cumhurbaşkanımızın katıldığı bir platformda yeni bir anayasanın ihtiyaç olduğunu belirtmiştik. Dolayısıyla Türkiye zemin çok hızlı değişiyor. Bu süreç neticelendiğinde ve halka indiğinde biz yine üzerine düşen gayreti göstereceğiz ve biz Türkiye'nin darbe anayasasından kurtulma ve Türkiye'nin bu sekerat halinden çıkması için öncü olacağız. Çünkü bu ülkede Cumhuriyetin 93. yılı, 65. Hükümet. Bir buçuk yılda bir hükümet düşüyor. Bir buçuk yılda bir  okul müdürünün değiştiği okulda kalite olmaz. Bir buçuk yılda bir belediye başkanının değiştiği yerde kalite olmaz. Bir buçuk yılda bir yöneticinin değiştiği yerde kalite olmaz. Bu ülkenin sıkıntısı bu. Bu ülke Cumhurbaşkanlığı seçiminde 117 tur Cumhurbaşkanı seçememiş bir ülke. Ülkenin gelişme kaydettiği üç buçukluk bir dönem var. Menderes dönemi, Özal dönemi ve Erdoğan dönemi.  Buçuk ta zekat miktarı müsaade ettikleri için Erbakan dönemin. Onun haricindeki dönemlerin tamamında Türkiye hep krizde. Bunun sebebi nedir? Yürümüyorsa parlamenter sistemde sıkıntı varsa çare için çalışması gerekir. Dolayısıyla biz bu sürece ilişkin cümle kurduğumuzda bize başkanlık sistemi mi istiyorsunuz? Başkanlık sistemini kim istemedi? Kim istemiyor önce ona bakarız. İngiltere istemiyor, İsrail istemiyor, Fransa istemiyor, Amerika istemiyor. Dolayısıyla diğer istemiyorsa burada istenmesi gereken bir şey vardır. Türkiye istikrara kavuşursa Türkiye ayağa kalkabilir. ama Mevcut halinde, sekerat halinde Türkiye devam etmeli. Boy verdikçe budanmalı,kurdukça sulanmalı. Çünkü bu ülke Eğer tam ölürse o zaman aşağı coğrafyadan gelen İnsan selini Avrupa'ya tamponlayacak başka bir ülke yok. Onun için sekerat halinde tutulmalı, ne olmalı, ne olmamalı. Bu bize biçilen deli gömleğini yırtacağız. Bunu başaracağız. .Çünkü ülkenin büyümesi ve ticaretin gelişmesi istikrarladır. Geçen gün Londra'da bazı ceolarla görüşme imkanı bulduk. Onların sorduğu sorular net. Terör, Türkiye'deki bazı tartışmalar, Para politikasındaki değişmeler, Döviz kuru. Direkt sorulan konular bunlar. Yatırımcı gelecekse bu zemin aşıldığında gelecek. Türkiye 1960 27 Mayıs, 1970 12 Mart, 1980 12 Eylül, 28 Şubat darbe girişimi. Bunların tamamı belirli bir planın parçasıdır ve Türkiye ayaklarının tutulması için yapılan bir mühendislik olayıdır. Türkiye bunlardan sıyrıla sıyrıla belirli bir noktaya kadar geldi.15 Temmuz'da son bir öldürücü darbe vurmak istediler. Bütün dünya güçleri bunun içerisinde. Millet olarak buna dur dedik Başarıyla çok şükür çıktık. Şimdi döviz kuru üzerinden Türkiye'yi esir almaya çalışıyorlar. Dolayısıyla burada dikkatli olmalı. Bir sosyal patlama meydana getirdiğinde ortada ne hükümet kalır, ne muhalefet kalır. Ortalık Tabiri caizse Kel Ali’nin bağına döner. Böyle bir düzen hayal ediyorlar. Ama inşallah Türkiye buradan da çıkacaktır. Bu millet oyunları bozmuş bir millet. 15 Temmuz'da Cumhurbaşkanının uçağı kalkıp Ankara'ya gelirken devamlı konum atıp Ne bekliyorsunuz vurun diyen Amerika'daki Yahudi düşünce kuruluşunu biliyoruz. Kader-i ilahi bu hengame den çekti çıkardı. Başaramadılar. iki saat sonra  “darbe başarısız olacağı benziyor” diye tweet attılar. Ondan sonra tuhaf tuhaf açıklamalar peş peşe gelmeye başladı. O kurum geçen bir açıklama yaptı. Eğer bu yerel para kullanımı alışkanlık haline gelirse, buna itibar edilirse, bu yöntem başarılı olursa dünyanın para politikasında değişime  gitmek zorunda kalınabilir. Yani ne demek istiyor?. Ama bu ülke buradan çıkacaktır. Biz çalışanın refahı, huzuru, sorunların ortadan kaldırılması için mücadele ediyoruz. Önceliğimiz üyemizin hak, menfaat ve ekonomik durumlarının düzeltilmesi. Ülkenin içine düştüğü durumdan çıkarılması, ham demokrasinin tam demokrasi olması. Genelde ise insanların Yeni Bir Dünya şuurumuzla buluşması ve yeni bir dünyanın kurgulanması. Bunlar bizim işimiz mi? Derseniz. Bunlar tam da bizim işimiz. Biz entellektüel bir kitleyiz. Bu ülkenin okumuş kitlesiyiz.  Bu ülke ayağa kalkacaksa bizimle kalkacak; batacaksa da bizimle batacak .O yüzden bu bizim işimiz. biz bu işe sahip çıkarsak sendika olarak, iş yeri temsilcileri olarak biz bunu başarırız. Bugün bütün Türkiye'de bu eğitimler veriliyor. İşyeri temsilcilerimizin eğitimlerini Türkiye’nin her yerinde sosyal medyada görürsünüz. Bu eğitimler veriliyor. Şimdiye kadar ihmal ettiğimiz Bu işin kitabı kısmını da artık bu sayede yerine getirmiş oluyoruz. Bulunduğumuz noktanın en sağlam, en tahkim edilmiş adamı olarak orada bu işi temsil edecek kişi olarak sizler varsınız. Örgütlülüğün önemini anlatmak, mücadelenin önemine anlatmak, mücadele niteliklerini anlatmak sizin işiniz. Ortada bir başarı varsa bu hepimizin başarısı bir başarısızlık varsa da bu yine bizim başarısızlığınız ama ben mevcut başarının çok daha büyüyeceğini çok daha iyi günlerin iyi günlerimiz olacağını görüyorum. Tüm Türkiye'yi gezdiğimizde gördüğümüz fotoğraf bizi heyecanlandırıyor. Gerçekten teşkilat olarak bu ülkeye çok şey katıyoruz Ve katmaya devam edeceğiz Çünkü başka Türkiye yok. Bu ülke ayağa kalkacaksa Bizim sayemizde olacak . İstanbul'da Türkiye tarihinde ilk olan bir toplantı gerçekleştirdik 58 ülkeden 80 Konfederasyon 120 Konfederasyon temsilcisinin katıldığı Uluslararası İstanbul Sendika Buluşmasını gerçekleştirdik. Yaptığımız görüşmelerde tamamının kurduğu cümle şu. “Siz ayağa kalkarsanız biz ayağa kalkarız.” Bir söz vardır “Bir yiğit ayağa kalkarsa diğerlerinin omurgası sertleşir” Onun için yürümeye büyümeye çalışmaya  büyümeye devam edeceğiz. İşimiz kolay değil. Çünkü yüzde 72 lik bir örgütlenme oranımız var kamu sendikacılığında. Geride yüzle yüzde 28'lik bir alan var bunun bir kısmı yasa gereği sendikalara üye olamayacak durumda. Dolayısıyla arada bir kesit var. O arkadaşlar bizim arkadaşlarımız. Baktığınızda o arkadaşların bizim arkadaşlarımız olduğunu göreceksiniz. Bu arkadaşlara teklifte bulunduğunuzda size bir cümle kuracaklar diyecekler ki “sizin çalışmalarınızı beğeniyoruz iyi şeyler yapıyorsunuz Ama fakat lakin” cümleyi böyle devam ettirecekler. Çünkü örgütlenmenin önemine inanan birisi varsa ogeliyor kendisi üyeoluyor. Biz tek tek insanlara derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Bu arkadaşlar bize “Kalbimiz sizinle” derler. Bu arkadaşlara şunu söyleyin. “Demokrasi kalpleri saymıyor, demokrasi kalıpları sayıyor. 49’a karşı 51'e konuşma yetkisi veriyor mührü veriyor. Demokrasi böyle bir şey. Kalbi saya bu ülkede zaten sıkıntı yok. Belki de referandum konusundaki tartışmaların, anayasa konusundaki değişiklerin altındaki şey bu. Bu millet önüne iki seçenekli bir durum gelse yüzde 70 yüzde 80 belli bir tercih de bulunur. Kalpler aşağı yukarı benzerdir fakat Diller ve bedenler farklı noktada. Onun için mesele kalpte bitmiyor. Öyle ise bize kalbim sizinle diyen arkadaşa arkadaşım sakatatçı dükkanı değiliz. Kalbini böbreğini istemiyoruz Kalıbın lazım kalbinle. Bizim varlığımızla rehavete kapatıyorsun ama bizim yokluğumuz da hangi şeylerin başında gelebileceğini bilmen lazım. 28 Şubat sürecinde Memur-Sen olmadığı için başarılı oldular. Şimdi sıra sivil kuvvetlerde. Şimdi onları alana sürdüler. Biz o süreçte deprem nedeniyle gelen yardım paraları ile maaşı aldık. Bir başbakan bunu söyledi. Bir sonraki ay memur maaşlarını veremeyecek duruma düştü. O gün Memur-Sen olsaydı o Beşli Çete’nin tekerine çomak sokar ve müdahale yapardık. Evet o gün bir milyon ülkemiz olsaydı bu sıkıntıları yaşamıyor olacaktık. Türkiye'nin 2000 den sonra yaşadığı 8 darbe girişiminde de dik durduk. Tamamında dalga kırdık bazen yeni dalgalar oluşturduk. 15 Temmuz'da ilk talimatı veren sokağa ilk çıkan teşkilat olmak hamdolsun bize nasip oldu. Cumhurbaşkanı başdanışmanı Biz daha olayın niteliğini derken Memur-Sen sokağa çıkma talimatı verdi. Bu bakımdan Memur Sen’in hakkını teslim ediyoruz diye açıklamada bulundu. Bu sizin destanımız.Bu sizin hikayeniz. Bu sizin başarınız. Bu nedenle sizlere teşekkür ediyorum.” dedi

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen